KAPLICA KÜRLERİ
Kaplıcaya varınca doktor denetimi altında olmadan tedaviye kalkışmanın sakıncaları göz önüne alınarak bundan kaçınmalıdır. Çağdaş tıp görüşüne göre kaplıca tedavisi sırasında yaşamsal olabilecek sorunlarla karşılaşmamak için doktor tavsiyelerine uyulmalı, kaplıca tedavisi gerektiren hastalık ve devreleri iyi tanınmalı ve uygulamalar klinik kontrol altında yapılmalıdır.
Şifalı termal sulardan, kullanılan kaynağa ve doktor tarafından gerek görülen tedavi biçimine göre yararlanma biçimleri değişir. Bazı sular ile banyo yapılırken bazıları içilir. Çamur ve buhar banyoları olarak kullanım biçimleri de vardır. Kaplıca, ılıca vb ile iklim olanaklarından tedavi ve dinlenme amaçlı olarak yararlanma eylemine kür adı verilir.
Kaplıca kürü günümüzde "açık", "kapalı" veya "kompakt" kürler biçiminde yapılmaktadır. Bunlardan "Kapalı Kür"de hasta kaplıca kliniğinde yatırılarak tedaviye alınır. Stasyoner kür diye de adlandırılan bu yöntemde, hastane koşulları altında iyi izlenmesi gereken veya ağır seyirli olgular tedavi edilirler. "Açık Kür" veya "Serbest Kür"de ise hasta otel veya pansiyon koşullarında konaklar.
Ancak, tıbbi endikasyon konularak ve tedavi şeması uzman kaplıca hekimi tarafından çizilerek ve kaplıca merkezinde bulunan merkezi tedavi biriminin olanaklarından yararlanarak, kürü tamamlar. Bu tip kür hafif seyirli, komplikasyonsuz ve eşlik eden başka bir hastalığın bulunmadığı olgularda uygundur. Son yıllarda yaygınlaşan "Kompakt Kür"de ise, aynı hastalığı olanlardan 7-18 kişilik kür grubu oluşturulur. Bu gruptaki hastalar hep birlikte kaplıca kürüne alınır.
Geleneksel kullanım ve bilimsel kullanımın ikisi de ağırlıklı bir biçimde romatizmal hastalıklarda kullanılıyor. Artık günümüzde romatizmal hastalıkların hemen hemen her türünde, kireçlenmelerde, etkin olduğu yönünde önemli bilgi birikimi ve bunun bilimsel çalışmalarla gösterilmiş kanıtları bulunmaktadır.
KAPLICA KÜRÜNÜN AVANTAJLARI
Kaplıca aslında son dönemde moda olan terimiyle bir detox'tur. Arınma ve temizlenmeyle birlikte bünyenin güçlenmesini sağlar. Kişi hastalıkların kötüleştirici etkilerini üzerinden atabilir. Kaplıcanın bulunduğu iklimin etkilerinden yararlanır. Diyet, egzersiz, uyku, dinlenme programlarıyla birlikte kaplıca kürü uygulanırsa, vücut için bir dinçleşme sağlanır. Kaplıca, kişinin iş ve aile yaşantısını aktif sürdürebilmesi için rehabilitasyon sağlar.
Kaplıca tedavisinden her yıl yineleyerek yararlanmak son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Kaplıca tıbbında kaplıca kürünün belli bir süre olması gerekiyor. Yapılan çalışmalarda bu süre en az 10 gün en çok 15 gün, bazı durumlarda üç hafta daha iyi sonuç sağlamaktadır. Doktorun gerek görmesi durumunda süre çoğaltılabilir veya azaltılabilir. Klima terapide altı haftaya kadar uzayabilir. Dolayısıyla burada hastalığa ve kaplıca olanaklarına göre her hasta için özel olarak belirlenmesi gerekiyor.
Bir kaplıca küründe uygulanacak tedavi yöntemleri hastanın durumuna, hastalığına göre düzenlenir ve kür süresince alınan yanıta göre gerekli modifikasyonlar yapılır. Çağdaş kaplıca küründe balneoterapi yöntemleri yanında ilaç tedavisi, fizik tedavi, egzersiz tedavisi, diyet, psikoterapi, sağlık eğitimi de aynı zamanda uygulanabilir. Bu uygulamaya kompleks kaplıca kürü adı verilir. Balneoterapi de termal ve mineralli sular, peloidler(doğal çamur) ve doğal gazlar tedavi aracı olarak kullanılırlar. Banyolar (tüm vücut, yarım, 3/4, oturma, ayak-kol banyoları, İçme kürleri, İnhalasyon uygulamaları başlıca yöntemleri arasındadır.
KÜR ÇEŞİTLERİ
Banyolar
a) Tam banyo(Havuzda omuz hizasına kadar suya girme şeklinde)
b) Dörtte üç banyo ( sekizinci kaburga hizasına kadar suya girme şeklinde)
c) Yarım banyo( göbek hizasına kadar suya girme şeklinde)
d) Lokal banyo( Kol veya bacaklara lokal olarak uygulama şeklinde)
e) Duşlar
İç uygulamalar
a) İrrigasyonlar ( Ağız,burun,boğaz,bağırsak yıkamaları şeklinde )
b) Mineralli suların içilmesi
c) İnhalasyon ( Minerali suların buhar ve aerosol haline getirilerek solunum yollarına uygulanması biçiminde)
KÜR ETKİLERİ
Kürün doktor denetiminde sürekli ve düzenli olarak uygulanmasıyla elde edilen olumlu değişikliğe genel etki adı verilir. Kür uygulamasının birincil amacı bu tedavi etkisini elde edebilmektir. Genel etki; hastalığa neden olan etmenlerin ortadan kaldırılmasını, eksiği tamamlamayı, kimyasal maddeler aracılığı ile organ fonksiyonlarının yönlendirilmesini tembih etme ve egzersiz tedavisi yapılmasını içerir.
BANYO KÜRLERİ
Merkezi ve periferik kronik inflamatuar hastalıklar, Omurga hastalıkları, Travmatik lezyonlar, Spastik paraliziler, Nöro ve myopatiler, Vasküler nörolojik hastalıklar, İnme rehabilitasyonu, Nöro-vejetatif distoni, Dejeneratif eklem hastalıkları, Yumuşak doku romatizmaları, Bazı inflamatuar romatizmal hastalıklar (örneğin Ankilozan Spondilit, Romatoid Artrit), Ortopedik girişimler sonrası, Travmalar sonrası, Kalp-Dolaşım Sistemi Hastalıkları gibi konularda kaplıca banyoları olumlu sonuçlar sağlamaktadır.
İnsan vücudununkine yakın, 35-38°C aralığında sıcaklığa sahip olan maden suları ile yapılır. Genelde önerilen belli zaman aralıklarında termal su ile dolu bir banyo küvetine veya havuza girilerek gerçekleştirilir. Tüm vücut ile yapılan küre tam banyo, yarı beline kadar suya girilerek uygulanan türüne yarım banyo ve su kaynağının zengin olduğu merkezlerde duş mekanizması aracılığı ile uygulanan türüne duş banyosu adı verilir.
Kaplıca tedavisi en başta kaplıca suyunun kullanılmasına dayanmaktadır. Buna bilimsel tıpta banyo tedavisi denmektedir. Sonuçta kaplıca suyuna farklı sıcaklıklarda, farklı ortamlarda küvet olsun, lokal uygulamalar olsun ya da havuz olsun vücudun suya girmesi biçiminde, banyo olarak uygulanması en yaygın kullanımdır.
Kaplıca tedavisine özgü balneoterapi yöntemleri arasında en sık kullanılan banyo uygulamaları; hemodilüsyon, diürezis, antiinfila-masyon, eklem ve kaslarda relaksasyon, antialji gibi bir dizi etkisi kanıtlanmıştır. Bu etkilerden banyonun (kaplıca suyunun) mekanik ve termik mekanizmaları sorumlu tutulmuştur. Oysa, kaplıca tedavisinde banyo kürlerinde kullanılan termo-mineral suların kimyasal bileşimleri de gösterilen etkilerin gelişmesinde rol oynamaktadır.
Kaplıcada banyo suyunun sıcaklık derecesi de tedavinin önemli faktörlerinden biridir. Genel olarak, banyo suyunun sıcaklık derecesi vücut hararetinde, 36ºC-38ºC bulunması gerekir. Ancak su ne kadar sıcaksa o kadar faydalıdır inancı yaygındır. Yanlış olan bu görüş yüzünden, sıcak sularda haşlananlar pek çoktur. Sıcaklık 38ºC-40ºC dereceyi geçmemelidir. Ayrıca, alışkanlıklar, vücut örtüsündeki yağ tabakasının kalınlığı, kan dolaşımının normal olup olmadığı da kişinin sıcaklığa karşı göstereceği tepkiyi etkiler.
Sıcak su banyolarına tok karnına girmek sakıncalıdır. Banyolar, kesinlikle sabahları aç karnına ya da hafif bir kahvaltıdan bir saat sonra veya akşamları yemekten iki saat önce alınmalıdır. Ağır hamur tatlılardan uzak durmalı, yağsız ızgara, sebze, meyve ve haşlamalar yenilmelidir. Sıvı ihtiyacını maden sularından veya normal içme suyundan karşılamakta yarar vardır. Gazlı içeceklerden kaçınılmalıdır.
Günde en çok iki banyo tercih edilmelidir. Banyo sayısı haftada 4-7 gün arasında değişebilir. Kürler günlük veya günaşırı yapılır. Günlük kürlerde haftada bir gün ara verilir. Banyo süresi ortalama banyo süresi 5-25 dakika olarak belirlenir. Süre başlangıçta az tutulur, giderek artırılır. Tercihen bazı sularda 30-40 dakikaya kadar uzatılabilir. Kürde toplam banyo sayısı ortalama 15-21 olmalıdır. Banyo kürünün süresi en az 2, en çok 6 hafta sürer. Gerekli faydayı sağlamak için 3 haftalık bir tedavi ve en az 21 banyo önerilmektedir.
Birinci banyo kahvaltıdan önce aç karnına veya kahvaltıdan 1 saat sonra, ikinci banyo akşam yemeğinden 2 saat önce alınması halinde azami derece fayda sağlanır. Banyoda kalma süresi ilk gün 10 dakika, sonrakilerde ise hastanın bünyesine ve hastalığa göre, 12-20 dakika arasında olmalıdır.
Termal havuz içinde yüzülmemeli, fazla hareket etmeden dik veya oturur pozisyonda durulmalıdır. Fazla hareket dolaşım sisteminde aşırı yüklenmelere sebepolur. Su içi egzersiz yapılacaksa vücudun ne sıcak ne de soğuk hissettiği 34ºC-35ºC veya daha düşük sıcaklıklarda sular kullanılmalıdır. Kesinlikle daha sıcak sularda egzersiz yapılmamalıdır. Suyun kaldırma kuvvetinden dolayı su içinde egzersiz kolay yapılır. Su içinde hareket deriden mineral ve gaz emilimini artırır.
Tedavi süresince vücudunuzu üşütmemeli, yün elbise, kalın çorap ve kapalı ayakkabı giymelisiniz. Kişi banyodan sonra mutlaka iyice kurulanmalı ve termal konfor koşullarına uygun ısıtılmış (24ºC-25ºC sıcaklıkta) bir odada yarım ile bir saat kadar dinlenmelidir. Yatakta terleme süresi geçmeli, terli çamaşırlar değiştirildikten sonra kısa bir yürüyüş yapmalıdır. Dinlenmeden sonra kişi masaj veya egzersize alınabilir veya sportif aktivitelere katılabilir. Yine bu arada kişiye gerekirse fizik tedavi modaliteleri de uygulanabilir.
Dört-beş banyodan sonra özellikle içme için tedavide kaşınmaya benzer durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar önemsizdir, bir süre sonra kaybolur.
İÇME KÜRLERİ
Balneoterapide termo-mineral sularla yapılan banyolardan sonra en çok kullanılan yöntem, doğal mineralli suların belirli bir sürede, gün boyu bölünmüş dozlarda ve belirli miktarlarda içilmesi ile yapılan içme kürleridir. Elverişli kaplıca suyunun uygun sıcaklıklarda özellikle oda sıcaklığında içilerek kullanılabilmektedir. Bazı maden suları ihtiva ettikleri minerallerin özelliğinden dolayı içilmekle fayda verirler. Özellikle içme için tedavide kaşınmaya benzer durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar önemsizdir, bir süre sonra kaybolur.
Genel olarak içten tedavi adını alan bu kürün deri altına şırınga, buğu, serpintileme, gargara, lavaj gibi türleri de vardır. Günde kaç defa, ne zaman ve ne miktarda içileceği yine doktor tarafından tavsiye edilmiş olmalıdır. Kronik hastalıklarda tavsiye edilir. Süresi 3-6 hafta olmalıdır. Birinci gün; aç karnına bir defada 6 su bardağı (1.5 litre); ondan sonraki günler; sabah, öğle ve akşam yemeklerinden yarım saat önce ikişer su bardağı içilir.
Burada kullanılan mineralli suyun kimyasal birleşimine bağlı olarak, sindirim sistemi organ ve fonksiyonları üzerinde doğrudan, böbrekler ve idrar yolları üzerinde ise, dolaylı etkiler ortaya çıkar. Ayrıca, kür tarzında belirli bir sürede ve belirli miktarlarda mineralli suların içilmesi ile organizma üzerinde genel olarak olumlu bir etki (resorbtif etki) de gelişir. Bu etki kendini fizyolojik ve patolojik süreçlerde bir dizi olumlu ve terapötik değişimlerle gösterir.
Termomineral suların sindirim yoluyla alınması diye de tanımlanabilen içme kürleri mineralli suyun kompozisyonuna göre endikasyon kazanır, içme küründe kullanılan su miktarı da arzulanan etkiye bağlı olarak değişir. Örneğin, magnezyum sülfatlı sular az miktarda alınırlarsa kolagogik etki, fazla miktarda alınırlarsa laksatif etki gösterirler. Yine, hastanın bir kaplıca kürü sırasında etkisine maruz kaldığı (banyo sırasında deriden, inhalasyonla solunum mukozasından ve içmede gastrointestinal mukozadan absorbsiyon ile) tüm minerallerin kümülatif etkisi göz önünde tutulmalıdır.
ÇAMUR BANYOSU KÜRLERİ
Bazı bölgelerde yüzeye çıkan maden suyu toprağın ıslanarak çamur halini almasına neden olur. Söz konusu çamur, suyun içindeki erimiş madenlerle doymuş halde bulunur. Çamur kürü, bu çamurun içine yatılması veya çamurun vücudun önerilen yerlerine sürülmesi biçiminde uygulanır. Bu tedavi biçiminde çamurun içinde erimiş olan kimyasal maddeler cildin gözeneklerinden içeriye sızarak hastalıklı dokuların tedavisi yönünde işlev görürler.
Tüm vücuda veya vücut kısımlarına banyolar veya paket şeklinde uygulanan rahatlatıcı bir tedavi yöntemidir. Derinin direncini arttırır. Vücutta sıkılaşma meydana getirir. Kırışık oluşmasını geciktirir. Stresi azaltır. Termal su tedavisini tamamlayıcıdır. Doğal özellikleri nedeniyle tedavi edici nitelikler taşıyan çamurun, özellikle banyo ya da paket tarzında uygulanmasıyla tedavi sağlanmaktadır.
Kaplıcalarda termal mineralli sulardan sonra en sık kullanılan diğer bir tedavi unsuru; şifalı çamurlardır. Dünyaca ünlenmiş çamur banyolarında toprak 68ºCC şifalı su ile karıştıldığında 40ºC-45<ºC bir çamur ortaya çıkar. Bu toprak kaplıca yakılarından sağlanan çok az kumlu kızıl bir kildir.
Çamur banyosu küvetini 30 cm kalınlığında dolduran kil, üzerinden geçirilen sıcak kaplıca suyu ile çamur haline getirilir. Sıcak kaplıca suyu çamurun üzerinden 3-5 cm kalınlığında bir süre bekletildikten sonra kesilerek küvetten tamamen akıtılmaktadır. Daha sonra kürekle açılan çamurun içerisine hasta başı dışarıda kalacak biçimde uzanmakta üstü çamur ile örtülmektedir. Belirli bir süre çamurun içerisinde kalan hasta için günde bir defa bu işlem uygulanmaktadır.
Bu çamur banyosuda her türlü romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, kırık-çıkık tedavilerinde, çocuk felcinde ve kadın hastalıklarında yararlı olduğu doktor raporları ile onaylanmıştır. Maden sularıyla senelerce ıslak kalarak çamur halini almış olan kaplıca toprağı, madensel tuzlara doymuştur. Bu çamurun içine yatıldığı veya vücuda sürüldüğü taktirde; kimyasal maddeler cildin gözeneklerinden içeriye sızarak dokulara nüfuz ederler. Çamurların sudan biraz farklı termo fiziksel özellikleri vardır. Vücutta ve dokularda daha derin, daha rahat ve güçlü bir ısınma yaratırlar. Dolayısıyla, daha yüksek sıcaklıklarda uygulanabilirler. Belirli bir bölgeye, ekleme, dize veya omuza uygulanabilirler. Birçok kaplıcada şifalı su ve çamur banyo terapisi uygulanabilir.
İNHALASYON KÜRLERİ
Daha az bir kullanım biçimi ise soluma yoluyla kullanılmasıdır. Sıcaklıkları vücut ısısının üzerinde olan maden sularının buharından istifade edilmektedir. Tavandan veya tabandan açılan deliklerden fışkıran buharlar teneffüs edilerek (iç çekilerek) şifa aranır. Sıcak su buharının cilt sorunlarının giderilmesinde de yararlı olduğu belirtilmektedir.
KARMA KÜRLER
Mekanik uyarı ile hidroterapi uygulamaları
Girdap banyoları (jakuzi,vibrasyon banyoları)
Hubard tank (kelebek banyo)
Duşlar, spreyler (jet duş, mani jet, pedi jet, vichy duş, su altı duşları)
Balneoterapi (içme kürleri, peloidoterapi) ağırlıklı
Hiperasidite, Diabetes Mellitus, Obesite, Gut, Karaciğer-Safra kesesi fonksiyonel yetmezlikleri, Hepatit sekelleri, Böbrek ve İdrar Yolları Hastalıkları tedavisinde yararlı olmaktadır.
Balneoterapi (içme kürü, peloidoterapi, banyo kürü) ağırlıklı
Kronik piyelonefrit, Kronik sistit, Kronik prostatit, Ürolitiasiz, Fonksiyonel yetmezlik, Jinekolojik Hastalıklar tedavisinde yararlı olmaktadır.
Balneoterapi (banyo kürü ve peloidoterapi) ağırlıklı
Genital organların kronik inflamasyonları, Vejetatif över yetmezliği, Fonksiyonel sterilite, Ameliyatlar sonrası adhezyon profilaksisi, Dismenore, Fluor tedavisinde yararlı olmaktadır.
Şifalı termal sulardan, kullanılan kaynağa ve doktor tarafından gerek görülen tedavi biçimine göre yararlanma biçimleri değişir. Bazı sular ile banyo yapılırken bazıları içilir. Çamur ve buhar banyoları olarak kullanım biçimleri de vardır. Kaplıca, ılıca vb ile iklim olanaklarından tedavi ve dinlenme amaçlı olarak yararlanma eylemine kür adı verilir.
Kaplıca kürü günümüzde "açık", "kapalı" veya "kompakt" kürler biçiminde yapılmaktadır. Bunlardan "Kapalı Kür"de hasta kaplıca kliniğinde yatırılarak tedaviye alınır. Stasyoner kür diye de adlandırılan bu yöntemde, hastane koşulları altında iyi izlenmesi gereken veya ağır seyirli olgular tedavi edilirler. "Açık Kür" veya "Serbest Kür"de ise hasta otel veya pansiyon koşullarında konaklar.
Ancak, tıbbi endikasyon konularak ve tedavi şeması uzman kaplıca hekimi tarafından çizilerek ve kaplıca merkezinde bulunan merkezi tedavi biriminin olanaklarından yararlanarak, kürü tamamlar. Bu tip kür hafif seyirli, komplikasyonsuz ve eşlik eden başka bir hastalığın bulunmadığı olgularda uygundur. Son yıllarda yaygınlaşan "Kompakt Kür"de ise, aynı hastalığı olanlardan 7-18 kişilik kür grubu oluşturulur. Bu gruptaki hastalar hep birlikte kaplıca kürüne alınır.
Geleneksel kullanım ve bilimsel kullanımın ikisi de ağırlıklı bir biçimde romatizmal hastalıklarda kullanılıyor. Artık günümüzde romatizmal hastalıkların hemen hemen her türünde, kireçlenmelerde, etkin olduğu yönünde önemli bilgi birikimi ve bunun bilimsel çalışmalarla gösterilmiş kanıtları bulunmaktadır.
KAPLICA KÜRÜNÜN AVANTAJLARI
Kaplıca aslında son dönemde moda olan terimiyle bir detox'tur. Arınma ve temizlenmeyle birlikte bünyenin güçlenmesini sağlar. Kişi hastalıkların kötüleştirici etkilerini üzerinden atabilir. Kaplıcanın bulunduğu iklimin etkilerinden yararlanır. Diyet, egzersiz, uyku, dinlenme programlarıyla birlikte kaplıca kürü uygulanırsa, vücut için bir dinçleşme sağlanır. Kaplıca, kişinin iş ve aile yaşantısını aktif sürdürebilmesi için rehabilitasyon sağlar.
Kaplıca tedavisinden her yıl yineleyerek yararlanmak son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Kaplıca tıbbında kaplıca kürünün belli bir süre olması gerekiyor. Yapılan çalışmalarda bu süre en az 10 gün en çok 15 gün, bazı durumlarda üç hafta daha iyi sonuç sağlamaktadır. Doktorun gerek görmesi durumunda süre çoğaltılabilir veya azaltılabilir. Klima terapide altı haftaya kadar uzayabilir. Dolayısıyla burada hastalığa ve kaplıca olanaklarına göre her hasta için özel olarak belirlenmesi gerekiyor.
Bir kaplıca küründe uygulanacak tedavi yöntemleri hastanın durumuna, hastalığına göre düzenlenir ve kür süresince alınan yanıta göre gerekli modifikasyonlar yapılır. Çağdaş kaplıca küründe balneoterapi yöntemleri yanında ilaç tedavisi, fizik tedavi, egzersiz tedavisi, diyet, psikoterapi, sağlık eğitimi de aynı zamanda uygulanabilir. Bu uygulamaya kompleks kaplıca kürü adı verilir. Balneoterapi de termal ve mineralli sular, peloidler(doğal çamur) ve doğal gazlar tedavi aracı olarak kullanılırlar. Banyolar (tüm vücut, yarım, 3/4, oturma, ayak-kol banyoları, İçme kürleri, İnhalasyon uygulamaları başlıca yöntemleri arasındadır.
KÜR ÇEŞİTLERİ
Banyolar
a) Tam banyo(Havuzda omuz hizasına kadar suya girme şeklinde)
b) Dörtte üç banyo ( sekizinci kaburga hizasına kadar suya girme şeklinde)
c) Yarım banyo( göbek hizasına kadar suya girme şeklinde)
d) Lokal banyo( Kol veya bacaklara lokal olarak uygulama şeklinde)
e) Duşlar
İç uygulamalar
a) İrrigasyonlar ( Ağız,burun,boğaz,bağırsak yıkamaları şeklinde )
b) Mineralli suların içilmesi
c) İnhalasyon ( Minerali suların buhar ve aerosol haline getirilerek solunum yollarına uygulanması biçiminde)
KÜR ETKİLERİ
Kürün doktor denetiminde sürekli ve düzenli olarak uygulanmasıyla elde edilen olumlu değişikliğe genel etki adı verilir. Kür uygulamasının birincil amacı bu tedavi etkisini elde edebilmektir. Genel etki; hastalığa neden olan etmenlerin ortadan kaldırılmasını, eksiği tamamlamayı, kimyasal maddeler aracılığı ile organ fonksiyonlarının yönlendirilmesini tembih etme ve egzersiz tedavisi yapılmasını içerir.
BANYO KÜRLERİ
Merkezi ve periferik kronik inflamatuar hastalıklar, Omurga hastalıkları, Travmatik lezyonlar, Spastik paraliziler, Nöro ve myopatiler, Vasküler nörolojik hastalıklar, İnme rehabilitasyonu, Nöro-vejetatif distoni, Dejeneratif eklem hastalıkları, Yumuşak doku romatizmaları, Bazı inflamatuar romatizmal hastalıklar (örneğin Ankilozan Spondilit, Romatoid Artrit), Ortopedik girişimler sonrası, Travmalar sonrası, Kalp-Dolaşım Sistemi Hastalıkları gibi konularda kaplıca banyoları olumlu sonuçlar sağlamaktadır.
İnsan vücudununkine yakın, 35-38°C aralığında sıcaklığa sahip olan maden suları ile yapılır. Genelde önerilen belli zaman aralıklarında termal su ile dolu bir banyo küvetine veya havuza girilerek gerçekleştirilir. Tüm vücut ile yapılan küre tam banyo, yarı beline kadar suya girilerek uygulanan türüne yarım banyo ve su kaynağının zengin olduğu merkezlerde duş mekanizması aracılığı ile uygulanan türüne duş banyosu adı verilir.
Kaplıca tedavisi en başta kaplıca suyunun kullanılmasına dayanmaktadır. Buna bilimsel tıpta banyo tedavisi denmektedir. Sonuçta kaplıca suyuna farklı sıcaklıklarda, farklı ortamlarda küvet olsun, lokal uygulamalar olsun ya da havuz olsun vücudun suya girmesi biçiminde, banyo olarak uygulanması en yaygın kullanımdır.
Kaplıca tedavisine özgü balneoterapi yöntemleri arasında en sık kullanılan banyo uygulamaları; hemodilüsyon, diürezis, antiinfila-masyon, eklem ve kaslarda relaksasyon, antialji gibi bir dizi etkisi kanıtlanmıştır. Bu etkilerden banyonun (kaplıca suyunun) mekanik ve termik mekanizmaları sorumlu tutulmuştur. Oysa, kaplıca tedavisinde banyo kürlerinde kullanılan termo-mineral suların kimyasal bileşimleri de gösterilen etkilerin gelişmesinde rol oynamaktadır.
Kaplıcada banyo suyunun sıcaklık derecesi de tedavinin önemli faktörlerinden biridir. Genel olarak, banyo suyunun sıcaklık derecesi vücut hararetinde, 36ºC-38ºC bulunması gerekir. Ancak su ne kadar sıcaksa o kadar faydalıdır inancı yaygındır. Yanlış olan bu görüş yüzünden, sıcak sularda haşlananlar pek çoktur. Sıcaklık 38ºC-40ºC dereceyi geçmemelidir. Ayrıca, alışkanlıklar, vücut örtüsündeki yağ tabakasının kalınlığı, kan dolaşımının normal olup olmadığı da kişinin sıcaklığa karşı göstereceği tepkiyi etkiler.
Sıcak su banyolarına tok karnına girmek sakıncalıdır. Banyolar, kesinlikle sabahları aç karnına ya da hafif bir kahvaltıdan bir saat sonra veya akşamları yemekten iki saat önce alınmalıdır. Ağır hamur tatlılardan uzak durmalı, yağsız ızgara, sebze, meyve ve haşlamalar yenilmelidir. Sıvı ihtiyacını maden sularından veya normal içme suyundan karşılamakta yarar vardır. Gazlı içeceklerden kaçınılmalıdır.
Günde en çok iki banyo tercih edilmelidir. Banyo sayısı haftada 4-7 gün arasında değişebilir. Kürler günlük veya günaşırı yapılır. Günlük kürlerde haftada bir gün ara verilir. Banyo süresi ortalama banyo süresi 5-25 dakika olarak belirlenir. Süre başlangıçta az tutulur, giderek artırılır. Tercihen bazı sularda 30-40 dakikaya kadar uzatılabilir. Kürde toplam banyo sayısı ortalama 15-21 olmalıdır. Banyo kürünün süresi en az 2, en çok 6 hafta sürer. Gerekli faydayı sağlamak için 3 haftalık bir tedavi ve en az 21 banyo önerilmektedir.
Birinci banyo kahvaltıdan önce aç karnına veya kahvaltıdan 1 saat sonra, ikinci banyo akşam yemeğinden 2 saat önce alınması halinde azami derece fayda sağlanır. Banyoda kalma süresi ilk gün 10 dakika, sonrakilerde ise hastanın bünyesine ve hastalığa göre, 12-20 dakika arasında olmalıdır.
Termal havuz içinde yüzülmemeli, fazla hareket etmeden dik veya oturur pozisyonda durulmalıdır. Fazla hareket dolaşım sisteminde aşırı yüklenmelere sebepolur. Su içi egzersiz yapılacaksa vücudun ne sıcak ne de soğuk hissettiği 34ºC-35ºC veya daha düşük sıcaklıklarda sular kullanılmalıdır. Kesinlikle daha sıcak sularda egzersiz yapılmamalıdır. Suyun kaldırma kuvvetinden dolayı su içinde egzersiz kolay yapılır. Su içinde hareket deriden mineral ve gaz emilimini artırır.
Tedavi süresince vücudunuzu üşütmemeli, yün elbise, kalın çorap ve kapalı ayakkabı giymelisiniz. Kişi banyodan sonra mutlaka iyice kurulanmalı ve termal konfor koşullarına uygun ısıtılmış (24ºC-25ºC sıcaklıkta) bir odada yarım ile bir saat kadar dinlenmelidir. Yatakta terleme süresi geçmeli, terli çamaşırlar değiştirildikten sonra kısa bir yürüyüş yapmalıdır. Dinlenmeden sonra kişi masaj veya egzersize alınabilir veya sportif aktivitelere katılabilir. Yine bu arada kişiye gerekirse fizik tedavi modaliteleri de uygulanabilir.
Dört-beş banyodan sonra özellikle içme için tedavide kaşınmaya benzer durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar önemsizdir, bir süre sonra kaybolur.
İÇME KÜRLERİ
Balneoterapide termo-mineral sularla yapılan banyolardan sonra en çok kullanılan yöntem, doğal mineralli suların belirli bir sürede, gün boyu bölünmüş dozlarda ve belirli miktarlarda içilmesi ile yapılan içme kürleridir. Elverişli kaplıca suyunun uygun sıcaklıklarda özellikle oda sıcaklığında içilerek kullanılabilmektedir. Bazı maden suları ihtiva ettikleri minerallerin özelliğinden dolayı içilmekle fayda verirler. Özellikle içme için tedavide kaşınmaya benzer durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar önemsizdir, bir süre sonra kaybolur.
Genel olarak içten tedavi adını alan bu kürün deri altına şırınga, buğu, serpintileme, gargara, lavaj gibi türleri de vardır. Günde kaç defa, ne zaman ve ne miktarda içileceği yine doktor tarafından tavsiye edilmiş olmalıdır. Kronik hastalıklarda tavsiye edilir. Süresi 3-6 hafta olmalıdır. Birinci gün; aç karnına bir defada 6 su bardağı (1.5 litre); ondan sonraki günler; sabah, öğle ve akşam yemeklerinden yarım saat önce ikişer su bardağı içilir.
Burada kullanılan mineralli suyun kimyasal birleşimine bağlı olarak, sindirim sistemi organ ve fonksiyonları üzerinde doğrudan, böbrekler ve idrar yolları üzerinde ise, dolaylı etkiler ortaya çıkar. Ayrıca, kür tarzında belirli bir sürede ve belirli miktarlarda mineralli suların içilmesi ile organizma üzerinde genel olarak olumlu bir etki (resorbtif etki) de gelişir. Bu etki kendini fizyolojik ve patolojik süreçlerde bir dizi olumlu ve terapötik değişimlerle gösterir.
Termomineral suların sindirim yoluyla alınması diye de tanımlanabilen içme kürleri mineralli suyun kompozisyonuna göre endikasyon kazanır, içme küründe kullanılan su miktarı da arzulanan etkiye bağlı olarak değişir. Örneğin, magnezyum sülfatlı sular az miktarda alınırlarsa kolagogik etki, fazla miktarda alınırlarsa laksatif etki gösterirler. Yine, hastanın bir kaplıca kürü sırasında etkisine maruz kaldığı (banyo sırasında deriden, inhalasyonla solunum mukozasından ve içmede gastrointestinal mukozadan absorbsiyon ile) tüm minerallerin kümülatif etkisi göz önünde tutulmalıdır.
ÇAMUR BANYOSU KÜRLERİ
Bazı bölgelerde yüzeye çıkan maden suyu toprağın ıslanarak çamur halini almasına neden olur. Söz konusu çamur, suyun içindeki erimiş madenlerle doymuş halde bulunur. Çamur kürü, bu çamurun içine yatılması veya çamurun vücudun önerilen yerlerine sürülmesi biçiminde uygulanır. Bu tedavi biçiminde çamurun içinde erimiş olan kimyasal maddeler cildin gözeneklerinden içeriye sızarak hastalıklı dokuların tedavisi yönünde işlev görürler.
Tüm vücuda veya vücut kısımlarına banyolar veya paket şeklinde uygulanan rahatlatıcı bir tedavi yöntemidir. Derinin direncini arttırır. Vücutta sıkılaşma meydana getirir. Kırışık oluşmasını geciktirir. Stresi azaltır. Termal su tedavisini tamamlayıcıdır. Doğal özellikleri nedeniyle tedavi edici nitelikler taşıyan çamurun, özellikle banyo ya da paket tarzında uygulanmasıyla tedavi sağlanmaktadır.
Kaplıcalarda termal mineralli sulardan sonra en sık kullanılan diğer bir tedavi unsuru; şifalı çamurlardır. Dünyaca ünlenmiş çamur banyolarında toprak 68ºCC şifalı su ile karıştıldığında 40ºC-45<ºC bir çamur ortaya çıkar. Bu toprak kaplıca yakılarından sağlanan çok az kumlu kızıl bir kildir.
Çamur banyosu küvetini 30 cm kalınlığında dolduran kil, üzerinden geçirilen sıcak kaplıca suyu ile çamur haline getirilir. Sıcak kaplıca suyu çamurun üzerinden 3-5 cm kalınlığında bir süre bekletildikten sonra kesilerek küvetten tamamen akıtılmaktadır. Daha sonra kürekle açılan çamurun içerisine hasta başı dışarıda kalacak biçimde uzanmakta üstü çamur ile örtülmektedir. Belirli bir süre çamurun içerisinde kalan hasta için günde bir defa bu işlem uygulanmaktadır.
Bu çamur banyosuda her türlü romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, kırık-çıkık tedavilerinde, çocuk felcinde ve kadın hastalıklarında yararlı olduğu doktor raporları ile onaylanmıştır. Maden sularıyla senelerce ıslak kalarak çamur halini almış olan kaplıca toprağı, madensel tuzlara doymuştur. Bu çamurun içine yatıldığı veya vücuda sürüldüğü taktirde; kimyasal maddeler cildin gözeneklerinden içeriye sızarak dokulara nüfuz ederler. Çamurların sudan biraz farklı termo fiziksel özellikleri vardır. Vücutta ve dokularda daha derin, daha rahat ve güçlü bir ısınma yaratırlar. Dolayısıyla, daha yüksek sıcaklıklarda uygulanabilirler. Belirli bir bölgeye, ekleme, dize veya omuza uygulanabilirler. Birçok kaplıcada şifalı su ve çamur banyo terapisi uygulanabilir.
İNHALASYON KÜRLERİ
Daha az bir kullanım biçimi ise soluma yoluyla kullanılmasıdır. Sıcaklıkları vücut ısısının üzerinde olan maden sularının buharından istifade edilmektedir. Tavandan veya tabandan açılan deliklerden fışkıran buharlar teneffüs edilerek (iç çekilerek) şifa aranır. Sıcak su buharının cilt sorunlarının giderilmesinde de yararlı olduğu belirtilmektedir.
KARMA KÜRLER
Mekanik uyarı ile hidroterapi uygulamaları
Balneoterapi (içme kürleri, peloidoterapi) ağırlıklı
Hiperasidite, Diabetes Mellitus, Obesite, Gut, Karaciğer-Safra kesesi fonksiyonel yetmezlikleri, Hepatit sekelleri, Böbrek ve İdrar Yolları Hastalıkları tedavisinde yararlı olmaktadır.
Balneoterapi (içme kürü, peloidoterapi, banyo kürü) ağırlıklı
Kronik piyelonefrit, Kronik sistit, Kronik prostatit, Ürolitiasiz, Fonksiyonel yetmezlik, Jinekolojik Hastalıklar tedavisinde yararlı olmaktadır.
Balneoterapi (banyo kürü ve peloidoterapi) ağırlıklı
Genital organların kronik inflamasyonları, Vejetatif över yetmezliği, Fonksiyonel sterilite, Ameliyatlar sonrası adhezyon profilaksisi, Dismenore, Fluor tedavisinde yararlı olmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder